Küçük Bir Batı Karadeniz Turu

Ağustos başında geniş ailemizle birlikte Kastamonu, Amasra ve Safranbolu’dan oluşan Batı Karadeniz gezisini gerçekleştirdik. Üç güne sığdırdığımız kültür, tarih, doğa, nostalji ve eğlence dolu Batı Karadeniz turumuzu anlatmaya ilk durağımız Kastamonu’dan başlıyorum.

Kastamonu

Samsun’dan yaklaşık üç buçuk saatlik bir yolculukla tatlı, serin ve ferah bir sabahta Kastamonu’ya vardık. Güzel bir kahvaltıyla gezimize başlamak istedik.

İzbeli Çiftliği’nde kahvaltı

Geziyi planlarken karşımıza çokça beğeni ve övgü ile çıkan bu mekanı biz de merak ettik ve Kastamonu merkeze ulaştıktan sonra 12 dakika daha yol giderek çiftliğe vardık. İzbeli Çiftliği 1600’lü yıllarda dönemin Osmanlı padişahı IV. Mehmet tarafından İzbeli ailesine tımarlı sipahi yetiştirmek üzere verilmiş. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından korumaya alınan ve yerli ve yabancı turistlerin ziyaretine açılan çiftliğin doğal çevresi, konağı ve diğer binaları hiç bozulmadan günümüze kadar gelmiş. Arazide organik tarım ve hayvancılık yapılıyor, konakta kahvaltı hizmeti veriliyor, ayrıca konak müze işlevi görüyor. Siz bütün bunları ve ailenin geçmişine dair daha fazlasını, kahvaltınızı ederken, çiftliğin günümüzdeki sahibesi Sabiha İzbeli hanımefendiden dinliyorsunuz. Kişi başı 25 lira ödediğimiz kahvaltının içeriğinin neredeyse tamamı çiftlikte üretiliyor, en çok da reçeller göz dolduruyor. Kahvaltının ne denli lezzetli olduğunu tahmin edersiniz ancak bununla beraber konağın içinin ve çevresinin bakımsız olduğunu belirtmek durumundayım. Bu tarihi binanın ve içindeki eserlerin daha iyi sergilenmesi adına mekanın elden geçirilmeye ve düzenlenmeye ihtiyacı var. Türkiye’nin en iyi kahvaltı mekanları arasında gösterilen İzbeli Çiftliği’nde kahvaltı deneyimini yaşamanızı tavsiye ederim.

Kahvaltıdan sonra şehir merkezinde olan mekanları ziyaret etmek üzere Kastamonu merkeze döndük ve Şeyh Şaban-ı Veli Külliyesi ile Kastamonu merkezdeki gezimize başladık.

Şeyh Şaban-ı Veli Külliyesi

Külliyede Hz. Pîr Şaban-ı Veli’nin türbesi, cami, kütüphane, dergah evleri, müze, şadırvan ve Asa Suyu çeşmesi bulunmakta. 1400’lü yıllardan başlamak üzere binalar eklenerek oluşan külliyenin tarihçesi hakkında daha ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

Şeyh Şaban-ı Veli Külliyesi’nin ardından Nasrullah Kadı Külliyesi’ne doğru yola çıktık.

Nasrullah Kadı Külliyesi ve Kastamonu El Sanatları Çarşısı

Kastamonu’nun en büyük camisi ile birlikte meydan, şadırvan, köprü ve sonradan eklenen medreseden oluşan Nasrullah Kadı Külliyesi, 1506 yılında Nasrullah Kadı tarafından yaptırılmıştır. Halk arasındaki söylentiye göre külliyedeki şadırvandan su içen kişi ömründe yedi kez Kastamonu’yu ziyaret eder ya da Kastamonu’ya yerleşir. Külliyenin tarihçesine buradan erişebilirsiniz.

Külliyedeki medrese binası 2001 yılında Kastamonu yöresine ait el sanatları ürünleri, şifali bitkiler ve ürünler ile yöresel mutfağın sunulduğu bir çarşıya çevrilmiştir. Kastamonu’ya ait bir hatıra almak ve çay yudumlamak için ideal bir mekan.

Nasrullah Kadı Külliyesi ve Kastamonu El Sanatları Çarşısı’nın ardından Saat Kulesi’ne doğru yola çıktık.

Kastamonu Saat Kulesi

Merkezde Sarayüstü Tepesi’nde yer alan Kastamonu Saat Kulesi, 1885 yılında vali Abdurrahman Paşa tarafından inşa edilmiştir. Şehir manzarası eşliğinde yorgunluk çayı/kahvesi yudumladığımız Saat Kulesi görülmeye değer.

Saat Kulesi’nde dinlendikten sonra inanç turizmi açısından oldukça zengin olan Kastamonu’nun en çok ziyaret edilen iki türbesini, Aşıklı Sultan Türbesi (Yanık Evliya) ve Hepkebirler Türbesi’ni ziyaret için yola koyulduk.

Aşıklı Sultan Türbesi (Yanık Evliya)

Kastamonu’da en çok ziyaret edilen yerlerden biri olan Aşıklı Sultan Türbesi’nde 1100’lü yıllarda Kastamonu’nun Bizans’tan geri alınması sırasında şehit olan beş zât medfun bulunmaktadır. Bir rivayete göre cumhuriyetin ilk yıllarında, bir rivayete göre Selçuklu döneminde türbede yangın çıkmış, Aşıklı Sultan’ın naaşında yanık izleri kalmıştır. Bu nedenle halk arasında Yanık Evliya olarak anılmaktadır. Uzmanlarca incelenip mumya olmadığı doğrulanan naaşın, üzerinde yanık izleri bulunan ayakları 2009 yılına kadar sergilenmekteydi.

Hepkebirler Türbesi

Sahabeden Kaysül Hemedani El Asgari hazretleri, Ebu Eyüp El Ensari hazretleri ile birlikte İstanbul’un fethi müjdesi için yola çıkanlar arasındadır. Kaysül Hemedani Kastamonu’dan ileri gidememiş ve burada kalmıştır. Kastamonu’da ikamet ettiği sıralarda Anadolu’ya İslam gelmemiş olmamasına rağmen mezarı gayrimüslimlerce bile ziyaret edilmiş, 12. Yüzyılda ise türbesi inşa edilmiştir.

Türbeleri ziyaretimizin ardından İsmail Bey Külliyesi için tekrar yola çıktık.

İsmail Bey Külliyesi

Candaroğlu Beyliği hükümdarı İsmail Bey tarafından inşa edilen külliyede cami, türbe, medrese, han, hamam ve kütüphane bulunmaktadır. Şehrin siluetinde kendini belli eden külliye geniş bahçesiyle insana dinginlik vermektedir. Han ve medrese binaları, yöresel mutfak ürünleri ve el sanatları çarşısı olarak ziyaretçilerini ağırlamaktadır.

İsmail Bey Külliyesi sonrasında akşam yemeğinden önce son durağımız olan Liva Paşa Konağı Müzesi’ne gittik.

Liva Paşa Konağı Etnografya Müzesi

Kastamonu Askerlik Şubesi Başkanı Mir Liva Sadık Paşa tarafından 1881’de konut olarak inşa edilen konak 1991 yılında müzeye çevrilmiştir. Üç katlı müzenin giriş katında Kastamonu’ya ait eski fotoğraflar, ikinci katında yöreye ait çeşitli el zanaatı ürünleri sergilenmektedir. Üst katta ise yörenin tarihine ait günlük yaşam canlandırılmıştır. Gerek konağın mimari yapısı gerekse Kastamonu tarihinin günümüze ulaşan izleri açısından Liva Paşa Etnografya Müzesi görülmeye değer.

Kastamonu’da akşam yemeği: Eflanili Konağı

Kastamonu yöresel yemeklerinin tarihi bir konakta ikram edildiği Eflanili Konağı’nı öğle veya akşam yemeği için tercih edebilirsiniz. Kastamonu’nun meşhur yöresel yemeği bandumayı mutlaka tadın.

Kastamonu gezimizi bu şekilde sonlandırıp konaklama adresimiz olan Safranbolu’daki Güney Konak’a  doğru yola koyulduk. Safranbolu’da konaklama için eski konaklar tarihi yapıları bozulmadan otel ve pansiyon olarak hizmet vermekte. Öğretmenevinde Safranbolu’nun gece manzarası eşliğinde, Safranbolulu dostlarımızla yudumladığımız kahveler ve çaylarla günü bitirdik.

İkinci gün Amasra günüydü.

Amasra

Konakladığımız şehir olan Safranbolu’dan sabah ayrılıp bir buçuk saat sürecek olan Amasra yolculuğuna başladık. Safranbolu – Bartın yolu kimi zaman enfes dağ manzarası arasında kıvrılıyor, kimi zaman ulu çınar ağaçları ile tamamen gölgeleniyor, kimi zaman da şirin köy ve kasabalardan geçiyor. Amasra gezisinin en güzel yanlarından biri de bu yolculuk oldu.

M.Ö. 12. yüzyıla uzanan tarihiyle Amasra’ya vardığımızda arabaları park edip yürüyerek Kemere Köprüsü’ne vardık. Bütün gezimizi yürüyerek tamamladık.

Kemere Köprüsü

Amasra gezisine başlamak için oldukça ideal bir yer Kemere Köprüsü. Boztepe’ye geçişi sağlayan köprü Roma döneminde inşa edilmiş, tarihi dokusunu hala korumakta. Sağında ve solundaki muhteşem deniz ve yeşil manzarasını seyredebilir, harika fotoğraflar çekebilirsiniz.

Kemere Köprüsü’nden geçerek Boztepe mevkiine geçtik.

Ağlayan Ağaç ve Tavşan Adası

Boztepe’nin doğusunda yer alan Ağlayan Ağaç, deniz ve havadaki nemi bünyesinde toplayıp bahar aylarında yağmur damlaları bırakıyormuş. Ağustosta gittiğimiz için biz göremedik. Burada Tavşan Adası’nın en iyi manzarasını görebilirsiniz. Zirveye çıkmaya devam ettiğinizde Amasra’nın panaromik manzarasını görebileceksiniz.

Boztepe’den ayrılıp Kemere Köprüsü’nden yeniden geçerek Fatih Camii’ne gittik.

Fatih Camii

Fatih Sultan Mehmet tarafından kiliseden camiye dönüştürülen bina 9. yüzyılda Bizanslılarca inşa edilmiştir. Camiye giderken geçtiğimiz sokaktaki evlerin pencere kenarı ve bahçe çitlerindeki çiçek süslemeleri oldukça eğlenceliydi.

Yine bu sokaktan dönerek Çekiciler Çarşısı’na vardık.

Çekiciler Çarşısı

Yöredeki ağaç çeşitliliği nedeniyle ağaç/ahşap oymacılığı evvelden beri oldukça yaygınmış. Çekiciler sokağındaki dükkanlarda ahşap ürünlerin yanı sıra çeşitli el sanatı ürünleri, hediyelik eşyalar ve süsler satılmakta. Sokağın bana göre en etkileyici kısmı dükkanlarda satılan rüzgar çanlarının çıkardığı seslerdi, bir anda başka bir zaman ve mekana geçmiş gibi hissettiriyor. Bu havayı yaşamak ve Amasra’dan bir hatıra edinmek için Çekiciler Çarşısı’nı ziyaret edin.

Rotamızda bulunan Gürcüoluk Mağarası ve Göldere Şelalesi’ne gidemeyip Amasra gezimizi solandırdık ve konakladığımız Safranbolu’ya dönüş için yola koyulduk.

Yol üzerinde Safranbolu Tokatlı Kanyonu ve Kristal Teras’a uğradık.

Safranbolu

UNESCO tarafından dünya mirasları listesinde gösterilen bir kent-müze Safranbolu. Sokaklarında dolaşırken, meşhur Safranbolu evlerini seyrederek yürürken zaman makinesi ile geçmişe gitmiş gibi hissedebilirsiniz. Tarihi ve kültürel dokusu korunan ve geçmişte çeşitli uygarlıkların önemli ticari ve kültürel merkezi olan Safranbolu’da gezdiğimiz ilk yer, doğal güzelliğinin de eksik olmadığını bize gösteren Tokatlı Kanyonu oldu.

Tokatlı Kanyonu ve Kristal Teras

Tokatlı Kanyonu’nun etkileyici manzarası akşam güneşi ile daha da güzelleşmişti. Yorgun olduğumuz ve çocukla inmek-çıkmak daha zor olacağı için kanyona inmedik, Kristal Terastan manzarayı izlemekle yetindik. Terasın üzerindeki cafede manzara eşliğinde kahve yudumlamak da güzel oluyor. Bir daha yolum düşerse vadiye inip doğal güzelliklerin tadını çıkarmak isterim. Bu arada Kristal Teras ve Tokatlı Kanyonu’na giriş için 4,5 TL, otopark için 5 TL ödemeniz gerekiyor.

Safranbolu’ya dönünce akşam yemeğini Kilcioğlu Pide’de yedik, oldukça lezzetli pideler için siz de uğrayabilirsiniz. Ayrıca Safranbolu’da üretilen ve yalnızca Safranbolu’da satılan, yöre halkı tarafından oldukça sevilen Bağlar gazozunu da tatmanızı tavsiye ederim.

Bu şekilde ikinci günümüzü sonlandırdık. Üçüncü gün Safranbolu gezisine Kent Tarihi Müzesi – Saat Kulesi – Tarihi Cezaevi ile başladık.

Kent Tarihi Müzesi – Saat Kulesi – Tarihi Cezaevi

1976 yılına kadar Hükümet Konağı olarak kullanılan binada bulunan Kent Tarihi müzesinde Safranbolu’ya ait görüntüler, tarihi madeni paralar, gündelik eşyalar, el sanatları ürünleri gibi pek çok öge bulunmakta. Bodrum kat eski bir Safranbolu çarşısı olarak düzenlenmiş. Safranbolu’nun tarihi ve kültürünü sergileyen müze görülmeye değer.

Eski Hükümet Konağı’nın arkasında tarihi saat kulesi bulunmakta. Müze biletiniz ile saat kulesinin içini gezebiliyorsunuz ancak biz girmedik. Bahçesinde çeşitli şehirlerdeki saat kulelerinin minyatürlerinin bulunduğu bir tema park yer alıyor. Buradan Safranbolu manzarası da oldukça güzel.

Müzenin arkasında bulunan ve eskiden cezaevi olarak kullanılan bina günümüzde sergi salonu olarak kullanılmakta. Türk belgeselciğiline ve Türk sinemasına önemli katkıları olan, Safranbolu doğumlu Süha Arın’a ait çeşitli eşyalar, kayıt cihazları ve fotoğraflar sergilenmekteydi.

Tepede yer alan bu bölgeden geziye başlayıp daha sonra eski çarşıya aşağı doğru yol almak iyi oldu.

Eski Çarşı

Safranbolu’da lokumculuk, yemenicilik, kunduracılık, semercilik, demircilik ve ahşap işçiliği de dahil olmak üzere birçok zanaat icra edilmekteydi. Tarihi Safranbolu kentinin kalbi olan Eski Çarşı tarihi dokusunu koruyarak günümüzde hediyelik eşyalar, süsler, el emeği ürünlerin satıldığı dükkanların yanı sıra Safranbolu’nun meşhur lokumunu, safranlı kolonyasını satan dükkanlar da bulunmakta. Çarşı esnafı sokaktan geçenlere lokum ikram etmeyi bir gelenek haline getirmiş. Safranbolu lokumunu İmren’den, kolonyayı da Safran Makamı’ndan almanızı tavsiye ederim.

İzzet Mehmet Paşa Camii

18. yüzyılda inşa edilen bu camide, batı mimarisinden etkilenen Osmanlı mimarisinin yansıtıldığını görebiliriniz. III. Selim dönemi sadrazamı İzzet Mehmet Paşa tarafından yaptırılmış camide tavan süslemeleri, minber ile mihrabındaki işlemeler ve zarif minare görülmeye değer.

Demirçiler Çarşısı

Bu çarşı da Safranbolu’nun tarihi dokusunu korumaya devam eden bir değeri. Eskiden önemli bir ticaret merkezi olan Safranbolu’nun el zanaatlarından olan demirciliğin yapıldığı sokakta şimdilerde bakır ve kalay esnaflarının da dükkanları mevcut.

Ardında neşeli anılar ve tatlı bir yorgunluk bırakan Batı Karadeniz turu, en güzel gezilerimiz arasında yerini aldı.

 

 

Bunlara da göz atın

2 yorum

  1. Güzel bir yazı, tatlı bir hatıra. Kalemine sağlık, gezi yazınla kalıcı hale gelmiş.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir