32 aylık bir çocuğun annesi olarak iki yaş sendromu hakkında yazmak haddim değil diye düşünüyordum bir süredir. İşin içinde olunca dışarıdan bakmak zor oluyor. Ancak “terrible twos” (berbat ikili yaşlar) olarak da bilinen iki yaş sendromu hakkında bilgiler derlemek, iki-yaş-anneliği konusunda bana da iyi gelecek. Bu yazıda iki yaş sendromu nedir, iki yaş sendromunun sebepleri, iki yaş sendromunun belirtileri, iki yaş sendromu ne kadar sürer, iki yaş sendromu ile nasıl başa çıkılır gibi konulara değineceğim.
İki yaş sendromu nedir?
Öncelikle, isim yanıltıcı olabilir. Her şeye hayır deme, şiddet gösterme, kuralları hiçe sayma, eşyaları fırlatma gibi meydan okuma davranışları ile karakterize olan iki yaş sendromu ilk yaş gününden itibaren kendini gösterebilir ya da üç yaşa kadar ortaya çıkmayabilir. Ancak “iki yaş” denmesinin sebebi bu dönemde iki-üç kelimeli cümle kurma, motor becerilerin iyice gelişmesi, “benim” ve “hayır” kavramlarının öğrenilmesi gibi aşamaların gerçekleşmeye başlamasıdır. Zira bunlar bebeklikteyken sahip olmadıkları becerilerdir.
Çocuğun bir bakıma benliğini keşfettiği bu dönemi fiziksel, duygusal ve mental değişimlerin yaşandığı ergenlik dönemine benzetirim. Özünde iki yaş sendromu sınırları test etme, bağımsızlık ilan etme, istek ve ihtiyaçlarını anlatma ve aynı zamanda bu isteklerin büyüklerinkinden çok farklı olabileceğini de fark etme davranışlarından ibaret.
Bu noktada Erik Erikson’un psikososyal gelişim kuramından bahsetmek istiyorum. Bu teori insanın psikososyal gelişimini 8 evreye ayırmıştır ve her evrede çözümlenmesi gereken çatışmalar vardır. Birey çatışmalarla ne kadar iyi başa çıkarsa gelişimi o denli başarılı olur ve bir sonraki evreye daha hazır başlar. Çatışmalar aşılamadığında farklı sorunlarla karşılaşılır, ancak geriye dönüp bu sorunların tedavi edilmesi mümkündür. 0-1 yaş dönemi “temel güven karşısında güvensizlik” (trust vs mistrust) evresidir. İlgi, sevgi, yeme-içme gibi temel ihtiyaçları zamanında ve yeterince karşılanan bebeklerde güven duygusu gelişir ve umutlu, pozitif bireylere dönüşürler. Bu evrede ihtiyaçları karşılanmayan bebeklerde güvensizlik duygusu oluşur ve ileride karamsarlık, içe kapanıklık, bağımlılık gibi sorunlar yaşayabilirler.
Psikososyal gelişim kuramına göre 1-3 yaş evresi “bağımsızlık karşısında utanç ve şüphe” (autonomy vs self-doubt) evresidir. Bu dönemde bağırsaklarını kontrol etmeyi öğrenen ve tuvalet alışkanlığı kazanan çocuk temelde kendi kontrolünü sağlamayı, iradesini kullanabilmeyi ve kendiyle anlaşma yapabilmeyi öğrenir. Bu konuda büyüklerinden olumlu destek alan çocuklarda kendine güven, adalet ve bağımsızlık duyguları oluşur. Aşırı koruyucu ve engelleyici tavırlarla karşılaşan, özgür iradesini kullanmasına izin verilmeyen çocuklar utangaç, kendini zihinsel ve fiziksel olarak kötü gören ve kendinden şüphe duyan bireylere dönüşebilirler. İki yaş sendromunu anlattığım için Erik Erikson’un teorisinde yer alan diğer evreleri şimdilik ele almayacağım, daha sonra başka bir yazıda aktarabilirim.
İki yaş döneminin öcü olmadığını kabul edelim. Çocuğun kendi özgür iradesini kullanmayı öğrenmesi ve bağımsızlık duygusunu gelişmesi olarak baktığımızda, iki yaş dönemi çocuklar için önemli becerileri edineceği bir kazanım sürecidir.
İki yaş sendromuna ne sebep olur?
Hem çocuk hem de ebeveyn için yıpratıcı görünen bu dönem çocuklar için önemli becerilerin öğrenildiği, bebeklikten sıyrılıp çocuk olmaya başladıkları yaşlardır. Yürüme, merdiven çıkma, koşma, puzzle yapma gibi pek çok motor becerilerde; konuşarak kendini ifade etme ve konuşulanları anlama becerilerinde, gözlemleyerek öğrenme ve taklit etmede artık çok iyilerdir . Büyüklerin yardımına daha az ihtiyaç duyarlar. Bununla beraber hem kendi iradelerinin de farkına vardıklarından hem de neyin güvenli olmayacağını bilmediklerinden her şeyi kendileri yapmak, en azından denemek isterler. Bu istekleri engellendiğinde de yine özgürlük arzusundan dolayı agresif davranabilirler. Üstelik tam olarak ne istediklerini ifade etmekte hala iyi değillerdir. Örneğin su isterler ancak o bardak değil de bu bardakla verdiniz diye ağlama krizine girebilirler. (E çocuğum söyleseydin?)
Bu yaşta çocuklarda henüz başkasının gözünden bakma, empati kurma becerileri yoktur. Siz başka bir odadayken, onu göremediğiniz halde, elindekini göstererek “Bu ne?” diye sorar mesela. Elindekini kendisi görüyor ya, siz de görüyorsunuz sanır. Aynı şekilde, kendi oyuncağını arkadaşına vermezken arkadaşı ona oyuncağını vermiyor diye ağlayabilir.
İki yaş sendromu belirtileri
Her çocuk farklı olsa da bazı işaretler yaygındır denilebilir. Bu işaretler -çocuğunuz iki yaşında olmasa bile- iki yaş sendromu yaşadığını anlamamıza yarayabilir:
- Az önceki örnekte olduğu gibi, istekleri tam olarak anlaşılmadığında öfke patlaması yaşayabilir. İsteklerini daha iyi ifade etmeye başladıkça bu patlamalar da azalma gösterir.
- Vurma, ısırma vb. davranışlar bu dönemde çok yaşanır. İletişim kurmak için yeterli düzeyde konuşamayan çocuk aynı zamanda da dürtü kontrolünü hala tam olarak öğrenememiştir. Bu nedenle duygularını ve isteklerini fiziksel dönüşümlerle iletmeye çalışır. Örneğin bul-tak oyuncakları üst üste dizemediği için öfkelenip oyuncakları size fırlatabilir.
- Ağlama, kendini yere atma, bağırma içeren öfke nöbetleri de iki yaş sendromunda karşımıza çıkan davranışlardan.
- Hayır kelimesinin gücünü ve işlevini henüz keşfettiklerinden ve sınırları test etme isteklerinden dolayı bu sözü çokça kullanırlar.
-Montunu giy.
-Hayır!
-Betona oturma halıya otur.
-Hayır!
-En sevdiğin çikolatadan ister misin?
-Hayır?!
- Bu dönemde çocuklar “benim” kavramını öğrendiklerinden, sahiplendikleri şeyi (koltuk, parktaki salıncak, herhangi bir kaşık gibi umumi şeyleri bile) alan kişiyle kavgaya tutuşabilirler. Her şeyini paylaşan çocuk bir anda hiçbir şeyini paylaşmayan birine dönüşebilir.
İki yaş sendromu ne kadar sürer?
Büyüklere hiç bitmeyecek gibi gelse de, iki yaş sendromunun etkileri çocuklar iletişim becerilerini geliştirdikçe azalmaktadır. Zamanla çocuk kuralların işlevini anlamaya başlar, diğer bardaktan su içmenin dünyanın sonu olmadığını fark eder.
Aslında, iki yaş sendromunun ne kadar süreceği büyüklerin davranışlarla nasıl başa çıktığına bağlı. Öfke krizleri, ağlama nöbetleri, inatlaşmalar, vurmalar karşısında bir tutum belirlemek ve onu sergilemek bu davranışların geçmesini hızlandırır. Bu tutum ise çocuktan çocuğa farklılık gösterir. Örneğin bazı çocuklar ilgi gösterdikçe ağlamaya devam eder, bazıları ise sarılıp öpünce ağlamayı sonlandırır. İki yaş sendromuyla başa çıkmak çocuğunuzun kişiliğine ve sizin yaklaşımınıza bağlıdır, bununla birlikte öfke krizleriyle karşılaşıldığında yapılabilecekler ve bu krizleri önleme konusunda bize ipucu verebilecek bazı yöntemler var. Şimdi onlardan bahsedeyim.
İki yaş sendromu ile nasıl başa çıkılır?
En sevdiğim kısım: “Peki ne yapacağız?” Başlangıç olarak, öfke nöbetlerinin normal olduğunu, bunu sadece sizin çocuğunuzun yapmadığını, pek çok ebeveynin benzer süreçleri yaşadığını hatırlayın. Her ne kadar çocuğun aşırı davranışları karşısında büyükler kendini çaresiz hissetse de, öfke nöbetlerinde yapılabilecek bazı küçük dokunuşlar elbette var:
- Krize yatırım yapmayın. Ne kadar az sinirlenir, endişelenir ve meseleyi ne kadar az ciddiye alırsanız kriz o kadar çabuk geçer. Dikkat gördükçe yapmaya devam edecektir. Çünkü merhaba, bu onun yeni oyunu!
- Dikkat dağıtıcı kullanın. Onu neyin ağlattığını sorma ihtiyacınızı bastırın (büyük ihtimalle çorabı neden kırmızı diye ağlıyordur), biraz uzaklaşıp duyabileceği şekilde bir oyun veya bir kitapla ilgilenin. Bir süre sonra merak edip yanınıza gelecektir. Beklerken sabırlı olun.
- Diğer insanları kafanıza takmayın. Toplum içinde krizle karşılaşmak evdekinden daha zordur, evet. Böyle zamanlarda içine düştüğünüz durum ve duyduğunuz utanç yerine kriz konusunda ne yapabileceğinize odaklanın. Yargılanacağınızı düşünebilirsiniz, ancak unutmayın ki olup biten şeyleri siz değil çocuğunuz yapıyor.
- Çocuğun hislerini kelimelere dökün. Diyelim ki çocuğunuz arabaya binmeyeceğim diye yere yatmış ağlıyor. “Oyy, benim yavrum çok kızgın ve mutsuz görünüyor. Arabaya binmek istemiyormuş çünkü.” İsteklerine ulaşamadığında kendini nasıl ifade edeceğini ve duygularını nasıl ele alacağını öğretiyorsunuz. Daha sonra biraz arabadan uzaklaşarak herhangi bir şeye dikkatini çekebilir (mesela kuşlara) ve sakinleştirebilirsiniz.
Krizleri oluşmadan önlemek de mümkün:
- Seçenek sunun. İki durum arasından seçim yaptığında –ikisi de istemediği şeyler olsa bile- çocuk fazla bunalmış hissetmiyor. Diyelim ki yatağa gitmemekte ısrar ediyor, iki pijama sunun ve istediğini seçsin. Seçim yapmak rahatlatacak, dikkatini dağıtacak ve kabullenmesini sağlayacak.
- Yapacağınız şeyi önceden söyleyin. Olacakları bildiklerinde daha sakin olurlar. Diyelim ki küçük bebeğinizi uyutmaya gidiyorsunuz, “Şimdi kardeşini beşiğine götürüyorum, birazdan geleceğim ve oyun oynayacağız, sessizce bekle tamam mı?” diyebilirsiniz.
- Olacakları adım adım hatırlatın. İki yaş döneminde henüz zaman akışı algısı ve planlama becerisi yoktur, bu yüzden “Şimdi uyumalıyım çünkü yarına dinlenmiş uyanmalıyım.” diyemezler. Ve sonsuza kadar parkta kalabilirler, birdenbire “hadi gidiyoruz” demek yerine bunu birkaç adımda yapın:
-Üç kere kay, sonra beş dakika da salıncakta sallan ve gidelim.
-İki tane kayma kaldı.
-Bu son kaydırak. Sen mi kayarsın beraber mi kayalım?
-İki dakika daha sallanıyoruz ve sonra bitiyor.
Çocuk hala ikna olmayabilir, ama zamanla bu rutini kabullenecektir. İstikrar önemli. Planlama ve bir sonraki adıma göre hareket etme davranışını öğretmek için bir fırsat!
- Tutarlı olun. Bu iki anlama geliyor. Söylediklerinizi uygulama noktasında tutarlı olmalısınız. İzlediği çizgi film bitince televizyonu kapatacağınızı söylediyseniz taviz vermeyin ve bitince gerçekten kapatın. Bununla beraber ebeveynler de birbiri arasında tutarlı olmalı.
Her şeyden önemlisi, çocuğunuzu iyi gözlemleyerek hangi durumlarda nasıl hissettiğini anlamaya çalışın. Böylece krizleri önleyebilirsiniz.
Şimdiye kadar yazdıklarım kulağa hep çocuğun suyuna gidecekmişiz gibi geliyor olabilir, ancak iki yaş döneminde de çocuğun disiplin kazanması ve neyin yanlış olduğunu öğrenmesi önemlidir. Peki sözümüzü nasıl dinlettirebiliriz:
- Söylediğimiz “hayır” sert ve kesin olmalı. Çocuğu incitmek ve korkutmaktan bahsetmiyorum. Diyelim çocuğunuz oyuncağı ile kafanıza vurdu. Kollarını iki yanında tutarak ve gözlerine bakarak keskin bir vurguyla “Hiç kimseye vurmuyoruz.” diyebilirsiniz. Uzun açıklamaları çocuklar takip edemez, o nedenle kısa ve net olmalısınız.
- Sakinleşme molası faydalı olabilir. Hem çocuğun ve büyüklerin sakinleşmesini sağlar hem de yaptığının yanlış olduğunu ve buna izni olmadığını fark etmesine yardımcı olur. Düşünme köşesini duymuşsunuzdur, çocuğun iki-üç dakika (daha uzun olamaz) oturabileceği güvenli bir köşe belirleyin. Kalktığında yeniden oturtun ve süre boyunca oturmasını sağlayın.
- Ayrıcalıklarını elinden alma da kullanılabilecek bir disiplin yöntemi. İki yaş döneminde genelde işe yarar. Diyelim ki önündeki pudingi yemek yerine onu mıncıklıyor. “Sanırım yemek istemiyorsun.” diyerek alın ve vermeyin. Yiyeceğiyle oynadığında onu yiyemediğini öğrenecektir.
- Ne yapmamasını değil ne yapmasını söyleyin. Örneğin kitaplıktaki kitapları bir bir yere atıyorsa “Sanırım bir şeyleri fırlatmak hoşuna gidiyor. Hadi bir balon şişirelim ve birbirimize fırlatalım!” diyebilirsiniz. Böylece hangi davranışın kabul görüp hangisinin kabul görmediğini fark edebilir. Aynı şekilde “Oyuncaklarını dağıtma!” demek yerine “Oyuncaklarını yerine koy.” demek daha etkili olacaktır.
Son olarak; zaman zaman kendinizi kaybettiğinizde, çocuğunuza bağırdığınızda veya artık baş edemediğinizi düşündüğünüzde kendinize fazla yüklenmeyin, fazla strese maruz kalındığında herkes patlayabilir. Bununla beraber, çocuğunuz bir öfke nöbetinden diğerine koşuyorsa ve sürekli olarak tükenmiş hissediyorsanız kendiniz ve çocuğunuz için profesyonel yardım almaktan çekinmeyin. Acısıyla-tatlısıyla iki yaş sendromu, çocuğun gelişim sürecinde normal bir süreçtir ve önemli kazanımları beraberinde getirir.
Başta kendim olmak üzere büyüklere kolaylıklar diliyorum.
1 Yorum
Kaleminiz herdaim olsun hocam , bu yazıyı okumak benim için çok iyi oldu .